KADINLAR GÜNÜ
Bundan 150 yıl önceydi. Amerika’nın New York kentinde bir tekstil fabrikasında çalışan 129 kadın işçi insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için eylem yaptı. Tek istedikleri erkeklerle eşit haklara sahip olmaktı. Tam o sırada fabrikada bir yangın çıktı ve işverenin kurduğu barikatları aşamayan 129 kadın yanarak can verdi. Sonraki yıllarda 8 Martta yaşamını yitiren bu cesur kadınların anısını yaşatmak üzere tüm dünyada Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı.
Kısaca bu günün tarihçesinden söz ettikten sonra sizleri biraz gülümsetmek istiyorum. Bugün kendimizi biraz şımartmakta sakınca yok sanırım.
11 kişi bir helikopterden sarkan halata asılıdırlar.
10 erkek ve 1 kadın.
İp herkesi taşıyacak kadar güçlü olmadığı için ;
içlerinden birinin ipi bırakması gerektiğine karar verirler,
yoksa hep beraber düşeceklerdir.
Bu kişinin kim olacağına karar veremezler;
ama o anda kadın çok etkileyici bir konuşma yapar.
Tamamen gönüllü olarak ipi bırakabileceğini söyler
çünkü bir kadın olarak;
kocası için, çocukları için
özetle tüm sevdikleri ve de özellikle erkeği için...
Her şeyi bırakmaya alışık olduğunu söyler, hem de karşılıksızca...
Hikayesini bitirir bitirmez tüm erkekler onu alkışlamaya başlarlar?????????
Bir Hint mitolojisine göre Tanrı kadın ve erkeği şöyle yarattı:
Tanrı, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını,
sisin gözyaşını aldı, rüzgarın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini buna ekledi, onların üzerine taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu, saksağanın gevezeliğini,
kumrunun sevgisini kattı, bütün bunları karıştırdı, eritti ve kadını yarattı.
Yarattığı Kadını, Erkeğe Armağan Etti.
Gelelim erkeğe,
Tanrı, kaplumbağanın yavaşlığını, boğanın bakışını,
fırtına bulutlarının kasvetini, tilkinin kurnazlığını, boranın dehşetini aldı, sülüğün yapışkanlığını, kedinin yaramazlığını, hindinin kabarışını,
gergedan derisinin sertliğini onlara ekledi,
bunların üzerine ayının kabalığını, bukalemunun şıpsevdiliğini,
sivrisineğin vızıltısını kattı ve erkeği yarattı.
Yarattığı Erkeği, Adam Etsin Diye Kadına Verdi.
İşin şakası bir yana doğuran, üreten, “Yuvayı dişi kuş yapar.” diyen atalarımızın atasözlerine konu olan, birçok sözün başına gelerek dilimize “anavatan, anayasa, anakara, ana düşünce, anayol, Anadolu” sözcüklerini kazandıran bütün kadınlarımızı sevgiyle kucaklıyor, Kadınlar Gününüzü kutluyorum.
(Keşke bütün bu cinsiyet ayrımlarını vurgulayan, birçoğu da tüketimi körükleyen, günler yerine her günümüzü “İnsanlar Günü” diye kutlayıp kinden, öfkeden, bencillikten, şiddetten, kabalıktan uzak yaşayabilsek…)
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...
Bu yazı için sizi kutluyorum. Kadınlar günün kutlu olsun.
İbrahim Odabaşı
7.3.2010
Teşekkür ederim, yaşamı güzelleştiren bütün insanların günü kutlu olsun...
BİRGÜL NALBANT
8.3.2010
yazdığınız bu yazı vesilesiyle tüm kadınların dünya emekçi kadınlar gününü kutlar ve ayrımsız olarak insanca yaşam temenni ediyorum...
Abdullah Almaz
8.3.2010
Teşekkür ederim, yaşama güzellikler katan herkese selamlar...
BİRGÜL NALBANT
8.3.2010
Tüm arkadaşlarımın günü kutlu olsun.Teşekkürler Birgül öğretmenim....
Baysan Banu Uzun
8.3.2010
Teşekkür ederim, bütün güzellikler sizinle olsun...
BİRGÜL NALBANT
8.3.2010
Tüm arkadaşlarımın günü kutlu olsun.Teşekkürler Birgül öğretmenim....
Baysan Banu Uzun
8.3.2010
Birgül Hocam, çok samimi bir şekilde ifade etmişsiniz, sizi kutluyorum. Ben de bütün insanlığın insan gibi geçirdiği her gününü kutlarım:)
Perihan Yavuzcan
8.3.2010
Teşekkür edreim, insanca yaşam mücadelesine katkı sağlayan bütün yürekli insanların günü kutlu olsun...
BİRGÜL NALBANT
8.3.2010
Aldığım en anlamlı kadınlar kutlamasından biri teşekkürler. Umarım bütün sosyal kabullerde adalet ve eşitlik unutulmaz kadınlar söz konusu olduğunda
Meziyet Mozakoglu
8.3.2010
Meziyet Öğretmenim, iyi dileklerinize katılıyorum. Selamlar, sevgiler...
BİRGÜL NALBANT
8.3.2010
merhaba...
günümüz kutlu olsun arkadaşlar...kutlayan dostlarımıza da teşekkürler...
Demet Yanık
8.3.2010
Bütün güzellikler sizinle olsun. Selamlar...
BİRGÜL NALBANT
8.3.2010
önemli mesajlarınızı ve iyi dileklerinizi içeren bu güzel yazı için sizi kutluyorum..
Esra Savaşan
9.3.2010
Teşekkür ederim,bütün güzellikler sizinle olsun...
BİRGÜL NALBANT
9.3.2010
merhaba birgül,biraz gecikmeli bir kutlama çünkü paylaşmak istediklerimi eklememek size haksızlık olurdu.
Çok boyutlu bir dünyayı, bir filmi ya da resmi ve tek bir cinsin gözleri ile görmek… Günümüz toplumunun açmazı… Resmi daha net görebilmek için her iki camdan da bakmak gerekli değil mi?
Öğrenilmiş cinsiyet rolleri ve kabullerimiz daha doğduğumuz anda başlar. Kız çocuklar için pembeler, kırmızılar, oğlan çocuklar için mavilerle sunulan bir dünyaya doğarız. Oysa dünya çok renklidir. Önemli olan gökkuşağını görebilmektir.
TNSA-2008’e (Türkiye nüfus ve sağlık araştırması- ) göre kız öğrenciler için net okula devam etme oranı Kuzeydoğu(%38.4), Ortadoğu(35.9) ve Güney doğu Anadolu’dadır (%35.3). Okur yazar olmayanlar da yine en sık bu bölgelerde yaşamaktadır. Okullulaşma oranları ve net okula devam etme oranları gelir düzeyi arttıkça iyileşmektedir(ayrıntı ve ek rapaor için TNSA ya bakmayı öneriyorum)
Kelimeler masum değildir. Dil ideolojiktir ve kendi ideolojisini dayatır. Erkeğe erkek diyebilen dilimize zihnimiz öyle bir engel koyar ki nedense kadına kadın sözünü telaffuz edemeyiz. Bayan diye uydurma bir söz üretiriz ve bu sözü kamuya yayarız.
-resmî formlarda-
Çocuk:
Cinsiyeti: kız erkek
Yetiştin:
Cinsiyeti: kız erkek
-sokakta-
“Kadın dersek ayıp olur, diye bayan diyoruz ablacığım”
Çocukluktan ergenliğe geçişte oğlan erkek oluverir ama yetişkinlikte kadın cinsiyet kimliği kimilerine göre aşağılayıcıdır. Mevcut egemen dil, dile bekaret testi uygular. Bu durum ne yazık ki üniversitelerimizin kimilerinde doldurulan formlarda bile hâlâ geçerlidir.
bizde böylede dünyada farklı mı? onu da merak eden araştırır, dünya emekçi kadınlar gününüz kutlu olsun derken,bir film önermek istiyorum "demir çeneli kadınlar" yeni yazılarınızı okumak dileğiyle....
Sedat Subaşı
9.3.2010
Duygu ve düşüncelerinize katılıyorum. Özellikle yazdığınız sayısal verilere ve kadın kimliğinin nasıl yok sayıldığına Güneydoğu'da görev yaptığım altı yıl boyunca tanıklık ettim. Öyle ki öğrencilerime kaç kardeş olduklarını sorduğumda yanıt verirken kızkardeşlerini kardeş sayısına dahil etmiyorlardı. Biz öğretmenlere düşen görev çocuklarımızı bütün koşullandırılmışlıklardan arındırarak onlara insan kimliği kazandırmak olmalı.Son yıllarda cinselliğiyle bir meta haline getirilen, görsel basın tarafından bu yönüyle öne çıkarılan kadın kimliği dışında varoluşumuzun mücadelesini vermeliyiz önce.
BİRGÜL NALBANT
10.3.2010